Son yıllarda popülerleşen beslenme biçimlerinden bir tanesi olan ketojenik diyet, önceleri yalnızca bazı hastalıkların tedavisini destekleme amacıyla uygulanırken şimdilerde zayıflama amacıyla da uygulanmaya başlamıştır. Temel olarak diyetle alınan enerjinin besin ögelerine dağılımı diğer diyetlere oranla oldukça farklı olan ketojenik diyetlerde, karbonhidrat içeriği düşük, protein içeriği orta ve yağ içeriği ise oldukça yüksektir. Bu bağlamda genellikle diyetlerde yer alan yasaklardan oluşan bir beslenme programı olan ketojenik diyetler, bu nedenden dolayı da popülerliğini artırmıştır. Çok sayıda araştırmaya konu olmuş ve halen araştırılmaya devam edilen ketojenik beslenmenin bazı hastalıkların semptomlarının azaltılmasında kanıtlanmış etkileri bulunmaktadır. Buna ek olarak zayıflama diyeti olarak da tercih edilen bu beslenme tarzının vücut üzerinde bazı zararlarının olduğu bilinmekte olup sürdürülebilirliği yüksek olmayan, uzun süre devam ettirilmesi mümkün olmayan bir beslenme biçimidir. Uygulaması oldukça zordur ve vücutta neden olabileceği olası zararlar nedeniyle bu diyeti uygulayan kişilerin sürekli olarak tıbbi takip altında olmaları gereklidir. Ketojenik diyet nedir? Ketojenik diyet, karbonhidrat ve protein kaynaklarının oldukça kısıtlı olduğu ve diyet içeriğinin çok büyük bir kısmının yağlardan oluştuğu diyetler olarak tanımlanabilir. Normal sağlıklı beslenme planlarında kaçınılan pek çok besin türü, bu diyetlerde temel enerji kaynağı olarak tercih edilir. Yüksek yağ içeriği, düşük karbonhidrat ve protein içeriği nedeniyle bu diyetlerin uygulanması zor olup uzun süre devam ettirilmesi hem zorlayıcı hem de sağlık açısından riskli olabilmektedir. Özellikle karbonhidratlar konusunda oldukça katı olan bu beslenme tarzında ekmek, tahıllar, undan üretilen her türlü besin ve şeker gibi karbonhidrat kaynakları katı yasaklar arasındadır. Diyetin büyük bir kısmı yağ kaynakları olan kaymak, krema, mayonez benzeri besinlerden meydana gelir. Epilepsi hastalarında sara nöbetlerinin azaltılmasında etkili olması nedeniyle bu hastalarda nöbetlerin yoğunlaştığı dönemlerde ketojenik diyet uygulamaları yapılabilir. Buna ek olarak ketojenik diyetler bazı metabolizma hastalıkları, Parkinson, Alzheimer, beyin ve sinir sistemi hastalıkları, otizm, bazı ruhsal ve mitokondriyal hastalıklarda da tedavi sürecine yardımcı olması amacıyla uygulanabilir. Ketojenik diyetlerin zayıflama amacıyla tercih edilmeye başlaması, geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde popülerleşmesine bağlı olarak ortaya çıkmış ve ketojenik beslenmenin zayıflama ve sağlık üzerindeki etkileri pek çok araştırma konu olmuştur. Sağlık yönünden oluşturduğu riskler nedeniyle bu diyetin zayıflama amacıyla tercih edilmesinin güvenilir olup olmadığı hakkında henüz kanıtlanmış sonuçlara ulaşılamamıştır. Bu nedenle ketojenik diyet, mutlaka hekim tarafından önerildiği durumlarda, sağlık kontrollerinin sürekli ve düzenli olarak yaptırılması şartı ile kısa süreli olarak uygulanmalıdır. Diyetin temel amacı; düşük karbonhidrat alımı ile vücudun ketozis moduna geçirilmesi ve vücut depolarında yer alan yağların yakılmaya başlamasının sağlanmasıdır. Diyetin karbonhidratlar yönünden oldukça kısıtlı olması yalnızca en çok bilinen karbonhidrat kaynakları olan ekmek, tahıllar, hamur işleri gibi besinleri değil meyveler, sebzeler, süt ve süt ürünleri, yağlı tohumlar, kuru baklagiller gibi birçok besin türünün tüketilememesine neden olur.
Ketojenik diyetler nasıl planlanır? Ketojenik diyetlerde içerik hesaplaması yapılırken diyette yer alacak besin ögesi miktarlarının birbirlerine olan oranı belirlenir. Bu aşamada 5/1, 4/1, 3/1, 2/1, 1/1 gibi oranlardan biri kullanılır. Bu oranlar, diyette yer alan toplam yağ miktarının karbonhidrat ve proteinlerin toplamına olan oranını gösterir. Pay kısmı yağ miktarını, payda kısmı ise yağ haricindeki besin ögelerinin (protein ve karbonhidrat) miktarını temsil eder. 4/1 oranı ile hazırlanan ketojenik beslenme programları yağ içeriği en yüksek olan, buna bağlı olarak uygulanması en zor olan ketojenik diyetlerdir. Oranın ne olması gerektiği doktor ve diyetisyenden oluşan bir ekip tarafından kişinin kan bulguları, kan ve idrarındaki keton cisimciklerinin miktarı gibi belirteçler göz önünde bulundurularak belirlenir. Ketojenik diyetler herkesin uygulaması mümkün olmayan, ancak belirli tıbbi analizler ve tetkikler yapıldıktan sonra ketojenik diyet uygulamasında sakınca görülmeyen hastalarda uygulanabilen bir beslenme türüdür. Zor ve riskli bir diyet olmasından dolayı hiçbir birey bu diyeti bir sağlık kuruluşuna danışmadan uygulamamalıdır. Diyetin yapılıp yapılamayacağına karar verilmesi, diyetin planlanması, bu süreçte yapılacak her türlü tetkik ve incelemeler doktor ve diyetisyen kontrolünde yapılmalıdır. Normal beslenme düzeninde vücut; enerji elde etmek için birinci öncelik olarak karbonhidratları, karbonhidratların yetersiz kaldığı durumlarda yağları ve proteinleri kullanır. Ketojenik diyetlerde karbonhidrat ve protein içeriği çok düşük bir düzeyde tutulduğu için vücut ihtiyaç duyduğu enerji miktarının tamamına yakınını yağlardan karşılar. Vücutta karbonhidrat dışı kaynaklardan enerji edildiği durumlarda keton cisimcikleri açığa çıkar. Ketojenik diyetler de adını buradan alır. Keton cisimciklerinin kanda aşırı artışı ketozis adı verilen şok tablosunun gelişimine neden olabileceğinden dolayı bu diyeti uygulayan kişilerde idrar ve kandaki keton seviyeleri sürekli olarak kontrol edilmelidir.
Ketojenik diyetin riskleri nelerdir? Sağlıklı ve dengeli beslenme için olması gereken düzenden oldukça farklı besin içeriklerine sahip olan ketojenik diyetler sağlık açısından birçok olumsuz etkiye neden olabilir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir. Yukarıda da belirtildiği gibi kanda artan keton cisimcikleri nedeniyle ketozis tablosunun oluşabilme ihtimali mevcuttur. Açlık tablosunun geliştirildiği ketojenik diyetleri uygulayan kişilerde vücut kendini açlığa adapte edebilmek adına metabolizma hızını yavaşlatma eğilimine girer. Bu da diyet sonunda yavaşlamış bir metabolizma hızı ve buna bağlı olarak diyetin bırakılmasını takiben verilen kiloların tümüyle geri alınması şeklinde sonuçlara neden olabilir. Çok büyük bir kısmı yağlardan oluşan ketojenik beslenme planlarında lifli besinler yok denilecek kadar azdır. Bu durum kabızlık başta olmak üzere birçok bağırsak problemini beraberinde getirir. Yüksek yağlı beslenme, yağlardan enerji elde edilmesine bağlı olarak kanda dolaşan serbest yağ asitlerinin miktarının artması ve yetersiz posa alımına bağlı olarak kolesterol ve diğer kan lipitlerinde artış görülür ve bu durum kalp ve damar hastalıkları açısından oldukça büyük risk oluşturur. Ketojenik diyetler karaciğer üzerinde ağır bir yük oluşturur. Bu nedenle bu diyetler kesinlikle uzun süre devam ettirilmemeli ve karaciğerinde herhangi bir hastalık bulunan kişiler karaciğer yetmezliği gelişmesi gibi risklerden korunmak adına ketojenik diyet uygulamamalıdır. Diyete başlanmadan önce karaciğer enzimlerinin normal sınırlarda olup olmadığı mutlaka kontrol edilmelidir. Beynin temel enerji kaynağı glikozdur. Bu nedenle ketojenik diyet yapan kişilerde karbonhidrat dışı kaynaklardan dolaylı yoldan glikoz elde ediliyor olmasına bağlı olarak bilişsel fonksiyonlarda yavaşlama ve gerilik gözlenebilir. Yapılan bazı bilimsel araştırmalarda ketojenik diyetlerin de içerisinde yer aldığı düşük karbonhidratlı beslenme programlarından herhangi birini uygulayan kişilerde kalp ritim bozukluğu gelişme ihtimalinin normal beslenen kişilere oranla daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerden dolayı ketojenik diyet, yalnızca hekim tarafından uygun görüldüğü, başka seçeneğin bulunmadığı durumlarda sürekli olarak kontrol altında tutulabilecek hastalara uygulanmalıdır.
Ketojenik diyet listesi neler içerir? Ketojenik diyet listesinin içeriği, diyetin yağ ve karbonhidrat-protein içeriği oranına göre değişkenlik gösterir. En yaygın tercih edilen diyet oranları 4/1 ve 3/1'dir. Diyet içeriğinde belirlenen protein hakkı yumurta, kırmızı ve beyaz et veya balıktan karşılanabilir. Örnek protein olması ve dengeli yapısı nedeniyle yumurtanın ketojenik diyetlerde mutlaka tercih edilmesinde yarar vardır. Diyette ekmek ve tahıllar ile unlu mamuller gibi temel karbonhidratlar kesinlikle yer almaz. Karbonhidratlar için verilen kısıtlı miktar sebzeler, yağlı tohumlar ve yoğurt gibi süt ürünleri ile zaten fazlasıyla karşılanmış olur. Kalan kısım yağ kaynakları olan krema, kaymak, mayonez, zeytinyağı, tereyağı ve fındık, fıstık, badem, ceviz gibi yağlı tohumlardan karşılanır. Ana öğünlerde krema, mayonez ve zeytinyağı kullanılarak hazırlanan soslar ile lezzetlendirilmiş salataların yanında et, tavuk, balık gibi protein kaynakları tercih edilebilir. Ara öğünlerde yoğurt ve karbonhidrat hakkının yeterli olması durumunda kolesterol düşürücü etkisi nedeniyle diyetin risklerinin azaltılmasına yardımcı olabilecek bir miktar yulaf ezmesi tercih edilebilir. Diyet içeriği oldukça düşük olduğu için 3 ana öğüne ek olarak 1 ara öğün yapılarak genellikle gün 4 farklı öğüne bölünür. Elde bulunan ketojenik diyet örneği üzerinde günlük karbonhidrat, protein ve yağ haklarının aşılmaması şartı ile diyette besinler arası değişiklikler yapılabilir. Eğer siz de ketojenik diyet uygulamak istiyorsanız mutlaka öncelikle bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Doktor ve diyetisyen kontrolünden geçtikten sonra bu diyeti uygulamanızın önünde engel teşkil edecek bir duruma rastlanılmaması halinde muayenelerinizi aksatmamak şartıyla planlı ve kontrollü olarak sizin için hazırlanacak olan diyeti uygulamaya başlayabilirsiniz.