Meme kanserinde tıptaki cerrahi gelişmeler, cerrahi girişimler sonrası yapılan diğer tedavi yöntemleri sayesinde sevindiren sonuçlar alınabiliyor. Bu tedaviler kanser konusunda önemli katkılarda bulunurken istenmeyen kimi yan etkilere de neden olabiliyorlar. Lenfödem sorunu da bu yan etkilerden biri. Lenfödem ile her 4 meme kanseri hastasından biri karşılaşıyor. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cihan Uras, yaşam kalitesini ciddi olarak etkileyen ve kişilerin gündelik hayatını sürdürmesini bile engelleyebilen bu sorunun kontrol altına alınabilir ve tedavi edilebilir olduğunu belirtiyor. Ancak bu noktada hastalara da büyük görevler düşüyor. Konuya öncelikle lenfödem nedir sorusuyla başlayalım...
Lenfödem nedir?
Vücut savunmasında bağışıklık sistemi ile birlikte çalışarak koruyucu bir filtre görevi üstlenen lenf sistemi, bu denli önemli bir görevi bulunmasına karşın çok fazla tanınmıyor. Aslında hangi nedenle olursa olsun bu sistemin düzgün çalışmasını engelleyecek herhangi bir sorun karşısında damarlar hücrelerden gelen atık sıvıyı boşaltamıyor. Dokular içinde birikmeye başlayan bu sıvı da vücudun farklı bölgelerinde şişlik ve şekil bozukluklarıyla kendini gösteren lenfödeme neden oluyor. Doğuştan gelen veya sonradan ortaya çıkabilen bu sorunla en çok mücadele edenlerin başında ise meme kanseri tedavisi görenler geliyor. Meme kanseri ameliyatı sırasında memeyle birlikte lenf nodlarının alınmasına bağlı olarak lenfödem gelişebiliyor. Meme kanseri yaygınlığı düşünüldüğünde sorunun ne denli geniş bir kitleyi ilgilendirdiği de doğal olarak ortaya çıkıyor. Yaşamı etkileyen lönfödemi önlemek konusunda kişilerin bilinçlenmesi önem taşıyor.
Lenfödem riskini artıran faktörler
Bugün istatistikler her 4 meme kanseri vakasından birinde lenfödem ortaya çıktığını gösteriyor. Ancak bu durum, lenf nodları alınan her kişide bu sorunun gelişeceği anlamına gelmiyor. Bu noktada bazı risk faktörleri devreye giriyor. Memeyle birlikte koltukaltından alınan lenf nodlarının sayısına, nasıl çıkarıldığına bağlı olarak risk değişiyor. Lenf nodlarında kanser olup olmadığını belirlemek amacıyla birkaç lef nodunun çıkarıldığı ‘sentinel lenf nodu biyopsisi’nde hastalığın gelişme riski daha düşük oluyor. Ancak koltukaltından daha fazla lenf nodlarının alındığı ‘aksiller lenf nodu diseksiyonu’ yapılan kişilerde lenf ödem gelişme riski artıyor. Bununla birlikte kanser tedavilerinden sonra açığa çıkan lenfödem riski; cerrahi operasyonun doku üzerindeki etkilerine, radyoterapinin komplikasyonlarına, yapısal olarak bireylerin lenfatik sistem farklılıklarına, lenfödem hakkında yetersiz bilinçlendirmeye ve kişinin kişisel dikkatsizliğine bağlı olarak artabiliyor.
Lenfödem uzun zaman sonra da gelişebiliyor
Lenfödemin oluşumunu önlemek için son yıllarda koltuk altındaki tüm lenf nodlarının alınmaması yönünde bir yaklaşım uygulanıyor. Ancak bazı kişilerde tüm lenf nodlarının alınması da önem taşıyor. Bu gruptaki kişiler, radyoterapi de gördükleri takdirde ameliyattan sonra kolda şişme riski yüzde 17-40 olabiliyor. Bazı kişilerde lenfödem ameliyattan bir ay, bazen de yıllar sonra ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla kişilerin riskin ömür boyu devam ettiğini bilerek gerekli önlemleri alması önem taşıyor.
Lenfödem belirtileri
Meme cerrahisi sonrasında ortaya çıkabilecek hafif şişlik normal olarak kabul ediliyor. Genellikle de altı hafta içinde yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Ancak lenfödeme işaret eden ve hemen hekime başvuru gerektiren belirtiler şöyle sıralanıyor: Ameliyatın yapıldığı tarafta ağırlık ve ağrı hissi, kol, el veya meme cildinde sıkılaşma hissi, kolda, elde veya parmaklarda esnekliğin azalması, ciltte sıkılaşma, şişme, çukurlaşma gibi değişiklikler.
Lenfödem oluşmadan önlem alınmalı
- Lenfödemin olası etkileriyle mücadele etmektense oluşmadan önlem almak çok daha etkili oluyor. Kanser tedavisi sonrasında alınabilecek önlemler ise şöyle sıralanıyor:
- Sürece tedavi olan kişiyi de dahil ederek, tedavi sonrasında karşılaşma ihtimali bulunan lenfödem konusunda bilgi vererek önlenebilir bir sorun olduğunun anlatılması,
- Cerrahi öncesi lenfatik drenajın hızlandırılması,
- Lenfatik yolları gösterici ve dokulara en az hasar veren koruyucu cerrahi tekniklerinin uygulanması,
- Cerrahi sonrası lenf drenajının hızlandırılması, mümkün olan en kısa sürede cerrahi uygulanmış kol ya da bacağa uygun egzersiz başlanması,
- Lenfödem riskini ölçen aletlerle 3 aylık kontrollerin yapılması.
Lenfödemin tedavi süresi kişiye göre değişiyor
Lenfödem gelişen hastalarda ise zaman kaybetmeden tedaviye başlamak gerekiyor. Çünkü, proteinden zengin lenf sıvısı, enfeksiyon oluşmasına zemin hazırladığı için aşırı lenf sıvısının dokularda birikmesi hücresel fonksiyonları bozarak sağlığı tehlikeye sokabiliyor. Dolayısıyla tedavide de en kısa sürede ödemi dokudan uzaklaştırmak amaçlanıyor. Tedavide, tüm dünyada uygulanan ve lenfatik sistemi elle uyararak yapılan kompleks fiziksel tedavi yöntemi kullanılıyor. Manuel lenf drenajı, kompresyon (bandaj ve çorap), cilt bakımı ve egzersiz olmak üzere 4 aşamadan oluşan tedavinin süresi lenf ödemin fazlalığı ile ilgili olarak kişiden kişiye değişiyor. Hafif ve yumuşak bir lenf ödem bir ayda dokudan tamamen uzaklaştırılabilir. Ancak ileri vakaların tedavi süresi daha uzun olabileceği gibi, tedavi süreci bittikten sonra da ödem atılmaya devam edebiliyor. Bu süreçte kişinin herhangi bir ilaç kullanmasına gerek kalmıyor. Fakat kalıcı iyilik halinin devamı için kişinin tedavi sırasında öğretilen yöntemleri düzenli olarak uygulaması da önem taşıyor.