Sitemizde yer alan içerik bilgi amaçlı olup ilaç satışı yapılmamaktadır.
Arama
Sözlük Ara

Kıl Dönmesi

Kıl dönmesi veya tıp dilinde pilonidal sinüs olarak bilinen hastalik son 150 yildir bilimsel olarak incelenen ve her nekadar önemsiz bir hastalik olarak görülse de hastalarin günlük hayatini sürekli etkilemesi, yüksek tekrarlama riski ve toplumda yayginligi sonucunda ülke bazinda tedavi masrafinin yüksek olmasi nedeniyle önemini halen korumakta olan bir hastaliktir. Hastalik bölgesinde (çogunlukla kuyruk sokumu) ağrı, şişlik, dolgunuk hissi ve akintiya bagli cilt enfeksiyonlari, allerji, kasinti, yanma ve koku problemleri hastanin hem genel saglik durumunu etkiler ve hemde sosyal ve is hayatinda olumsuz durumlara sebep olur. Bazi çevreler tarafindan Pilonidal sinüs (kil dönmesi) hastaligi dogustan bir hastalik olarak tanimlansa da günümüzde hastaligin edinsel oldugu görüsü kabul görmektedir. Her yasta ve her iki cinste de görülebilmekle birlikte pilonidal sinüs en çok 17-35 yaslari arasindaki erkeklerde görülmektedir. Hastanin genel tipi çogunlukla genç, esmer ve vücudunda tüylenme-killanmanin fazla oldugu bir erkek olarak tanimlanabilir. Bu hastalarin çogu hafif kiloludur ve giyim tarzlarindan dolayi hastalik bölgesinde sürekli giysilerin sürtünmesi mevcuttur. Ayrica araba, motorsiklet, bisiklet ve koltuklara sürekli oturmadan dolayi hastalikli bölgede ezilme olmasi ve kötü hijyen sartlari dikkat çekmektedir. Hastalik genellikle kuyruk sokumu bölgesini seçse de sakal bölgesi, koltuk alti, göbek ve kasiklarda da görülebilmektedir. Hastalar çogunlikla kuyruk sokumunda agri ve/veya akinti yakinmasi ile hekime basvururlar. Pilonidal sinüsün olusumunda vücudun killarinin deriye batmasi ve cildin altinda bir kesecigin ortaya çikmasi rol oynar ve bu cilt kaynakli yapinin kendiliginden yok olma sansi yoktur. Tedavisi hemen her zaman cerrahidir. Hastanin yakinmalari ve derecesi ne olursa olsun acil operasyona gerek yoktur ancak kesenin cerahat ile dolmasi yani apselesmesi durumu siddetli agri, ates ve genel enfeksiyon bulgulari ile seyrettiginden bu durumda acilen apsenin bosaltilmasi hastanin sikayetlerini geriletecektir, böylece daha sonra uygun bir zamanda kesin tedavi için operasyon planlanabilir. Pilonidal hastaligin tedavisinde seçilecek cerrahi yöntem hem hastanin hayat tarzi ve düzeni, hem hastaligin derecesi ve tabii ki operasyonu gerçeklestirecek cerrahin karari ile belirlenir. Uygulanacak ameliyat basit bir sekilde hastalikli dokunun çikarilmasi ve yaranin kendi kendine iyilesmasini saglamaktan degisik deri yamalama tekniklerine kadar çok genis bir yelpazeden seçilir. Operasyon bölgesel uyusturma (lokal anestezi), belden asagi uyusturma (spinal anestezi) veya tam narkoz (genel anestezi) esliginde gerçeklestirilebilir. Yaranin açik birakildigi teknikte ameliyat kisa sürelidir ve genellikle lokal anestezi ile gerçeklestirilebilir olmasi, ise dönüs zamaninin kisa olusu ve tekrarlama sansinin düsük olmasi avantaj iken, günlük pansumanlarin gereksinimi, yaranin sudan korunma zorunlulugu ve iyilesme süresinin uzun olmasi (3hafta – 3ay) olumsuz taraflar olarak sayilabilir. Operasyon sirasinda çikarilan sinüsün (kesenin) yerinin direkt olarak dikilmesi kolay ve kisa süreli bir operasyon olmasi , hastanin hizli iyilesmesi (1-2 hafta) ve ekonomik olmasi nedeniyle bir çok resmi saglik kurulusu tarafindan benimsense de operasyon sonrasi enfeksiyon ve yara ayrilmalari, ve tekrarlama sansinin yüksek olmasi nedeniyle çok tecih edilen bir yöntem degildir. Hastalikli alanin çikarilmasindan sonra bir cilt yamasi ile (fleb) operasyon yerinin kapatilmasi agrisiz ve konforlu bir yöntem olmakla birlikte tekrarlama sansinin düsük olmasindan dolayi en çok tavsiye edilen tekniklerden biridir. Bu yöntemin olumsuz taraflari ise operasyondan sonra uzun yatak istirahati süresi (1-2 hafta) ve maliyetinin diger yöntemlere göre daha fazla olmasidir. Yukarida sayilan üç ana ameliyat teknigin her biri kendi içinde bir çok degisik teknik ile uygulanabilir ve bu seçim hasta ve hastaligin derecesine göre cerrahin önerisi ile yapilir. Operasyondan önce diger bütün cerrahi operasyonlar için geçerli olan hazirlik kurallari geçerli olmakla birlikte özel bir hazirlik dönemine gerek yoktur. Çogu zaman operasyon günübirlik yatis-çikis seklinde (outpatient) gerçeklestirilebilir. Yani sabah ameliyata giren hasta çogu zaman geceyi evinde geçirebilir. Ameliyat zamanina karar verilirken hastalikli bölgenin iltihapli olmamasi tercih edilmelidir. Apseler bosaltilir ve irinli iltihabin varliginda agizdan alinacak antibiyotikler, pansumanlar ve dezenfektanli oturma banyolari ile iltihap giderilmeye çalisilir. Operasyondan önce kuyruk sokumu ve basenler genis bir sekilde tiras edilerek veya bazi kimyasal maddeler kullanarak killardan arindirilir. Genellikle kan hazirlamak veya barsak temizlig ve lavmanlar gibi islemlere gerek yoktur. Hastaligin olusumunda rol oynadigi sanilan bazi faktörlerin operasyondan sonra ortadan kaldirilmasi da operasyon yönteminin seçimi gibi tekrarlamayi engelleme konusunda etkili olabilir. Örnegin operasyondan sonraki erken dönemde yaranin darbeler, basinç ve ezilmeler ve gerginlikten korunmasi hem erken dönemde operasyon yerinde sorun çikmasini ve hem de geç dönemdeki tekrarlamalarin riskini azaltmaktadir. Yine kisisel cilt hijyeninin yanisira hem operasyon bölgesinin ve hemde bu alanin üstündeki cildin killardan arindirilmasi tekrarlama riskini azaltabilmektedir. Ameliyattan sonra lazer ile epilasyon, kilo verme, dar giysilerden kaçinma ve hastalik bölgesinin sürekli darbe ve ezilmelerden korunmasi gibi önlemler tekrarlamayi engellemek konusunda mantikli görünse de yararlari halen ispatlanmamistir. Alternatif tedavi yöntemleri olarak bölgenin kazinmasi, dondurulmasi, lazer isinlari veya elektrikli biçaklar ile yakilmasi yanisira sinüsün içine veya çevresine degisik kimyasal maddelerin uygulanmasi denenmis olsada hiçbiri bilimsel çevrelerce benimsenmemistir. Özetle cildin herhangi bir bölgesinde ama çogunlukla kuyruk sokumu bölgesinde delikler, sivilceler, kanli veya irinli akintilar ve agrili sislikler pilonidal sinüs hastaligin belirtileri olabilirler bunlardan herhangi biri veya birilerinin varliginda mutlaka doktora basvurulmalidir. Hastaligin tedavisi hiç bir zaman acil olmamakla birlikte ilerleyici özelliginden dolayi bir an önce tedavisi için karar verilmelidir. Tedavi hemen her zaman cerrahidir ve varolan bir çok yöntemin seçimi hasta ve hastaligin durumuna göre ve hastanin hayat kosullarina göre degismektedir. Sik görülen tekrarlamalar için seçilecek tedavi yine cerrahi olmakla birlikte bir çok cerrah tekrarlamalarda bir önceki operasyonda uygulanan prosedürden farkli bir yöntem kullanmaktan yanadir.