İnsülin direnci, vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki yetersizlik ve zorluk olarak tanımlanabilir. İnsülin direnci geliştiğinde insülin dolaşımda bulunmasına rağmen glikoz, yağ ve protein metabolizmasındaki biyolojik etkilerini gösterememektedir.
İnsülin; pankreastan salgılanan ve şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormondur. Pankrestan salınan insülin hormonunun vücutta aktivite gösterebilmesi için önce hücrelerde bulunan ve ‘insülin reseptörü’ adı verilen yapılara bağlanması gerekmektedir. Hücrelerde bulunan bu reseptörler, obezite ve vücut yağ dokusunun normalin üzerinde olması gibi çeşitli nedenlerle insülini tanımaz ve bağlanmasına izin vermezse; insülin kanda yeterli seviyede olduğu halde görev yapmıyormuş izlenimi verir. Bunun sonucunda pankreas, üretilenin insülin yeterli gelmiyormuş gibi normalden fazla insülin üretmeye başlar ve çalışması gerekenden daha çok çalışarak yorulur ve zaman içerisinde hiç işlev yapamaz hale gelebilir. Kilo aldıkça insülin direnci artar insülin direnci arttıkça kilo artışı daha da fazla olur ve gittikçe kilo vermek zorlaşır ve maalesef metabolizma kısır bir döngüye girer. Bel çevresi kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm üzerinde olan bireylerde; insülin direnci riski yüksektir. İnsülin direnci, tip 2 diyabet, hipertansiyon, lipid yüksekliği, polikistik over sendromuna da eşlik eder.
İnsülin direncinin tespiti için açlık ve tokluk kan şekeri, HbA1c, açlık insülin seviyesi ve HOMA-IR değerlerine bakılır. Yemek sonrası ve özellikle şekerli bir gıda yedikten sonra gereğinden fazla bir ağırlık hissi ve uyku hali, yemekten sonra şekerin kontrolsüz olarak düşmeye başlamasıyla el titremesi, terleme, sürekli kilo artışı ve kilo kaybında zorlanma, sürekli tatlı yeme isteği, yorgunluk hissi, bel çevresinin giderek yağlanması ve kadınlarda adet düzensizlikleri insülin direncinin belirtileri arasındadır. İnsülin direncinin en önemli tedavisi ideal kiloya ulaşmak ve ideal kiloyu sürdürmektir. Vücut yağ oranı azalıp normal seviyeye indikçe hücrelerdeki reseptörlere insülin daha aktif olarak bağlanır ve işlevini yerine getirir. Bunun için yaşam tarzı değişikliği gerekmektedir. Sağlıklı beslenmek ve düzenli spor yapmak alışkanlık haline getirilmelidir. İnsülin direnci tedavisinde düzenli beslenmek çok önemlidir. Çok sık yemek yemek de çok uzun süreli açlıklar da insülin direncini tetikler. Bu sebeple 3-4 saat aralıklarla, sağlıklı öğünler tüketilmesi önerilir. Beslenme tedavisi planlanırken diyetin enerji içeriği kişiye özel planlanmalı ve enerjinin karbonhidrattan yağdan ve proteinden gelecek oranları doğru ayarlanmalıdır. Çok çabuk sindirilerek hızla kana geçen ve kan şekerinin dengesini aniden değiştiren basit karbonhidrat içeren yiyecekler yerine, yavaş sindirilen ve kan şekerinin dengesini bozmayan kompleks karbonhidrat içeren yiyecekler tercih edilmelidir.
Sofra şekeri, reçel ve tatlılar gibi şeker içeren yiyecekler, meyve suları ve meşrubatlar gibi tüm şekerli içecekler, pirinç, makarna, beyaz ekmek, beyaz un ve beyaz unlu tüm yiyecekler basit karbonhidrat bakımından zengin olduğu için tüketilmemeli, bunların yerine tam buğday ekmeği, tam tahıllı ürünler, bulgur, tam buğday makarnası, kinoa ve karabuğday gibi kompleks karbonhidrat içeren yiyecekler tercih edilmelidir. Taze sebze ve salata tüketimi arttırılmalıdır. Her gün mutlaka bir öğün sebze yemeği ve mümkünse her yemeğin yanında salata tercih edilmelidir. Günlük posa alımını arttırmak için haftada 2 gün mutlaka nohut, mercimek gibi kurubaklagil yemeği tüketilmelidir. Sağlıklı beslenmenin yanında mutlaka düzenli egzersiz yapılmalıdır. Her gün 30-45 dakika tempolu yürüyüş insülin direnci tedavisinin başarısı için çok önemlidir.